20 Ekim 2020 Salı

Özbek Rıza Gülümseyerek Veda Ettİ


Zekice gülen yüzüyle mekandan içeri girdi. Mahcup ve saygılı bir ifadeyle beklemeye başladı. Mekan sahibi Mukadder Rızayı göstererek:

“-Misafirimizin karnı açtır yedirin doyurun sonra iş görüşmesini yaparız” dedi.

Bu anıyı Özbekistanlı Rıza bir yıl sonra amansız hastalıktan vefat eden Mukadderle ilgili konuşurken anlatmıştı.

Mukadder abla beni işe almadan önce karnımı doyurduğunda “ben burada aşsız işsiz kalmam çalışırım diye düşünmüştüm diyordu.

İşte bu Özbek Rıza önce Mantı keyfi imalatta sonra restorantda çalışmaya başladı. Rızanın okuma yazması yoktu yurdunun yöresinin fakir ve garip bir insanıydı. Memleketinden geldiği ilk aylarda telefonundaki zayıf yollu bir ineği arkadaşlarına gösterip “ben bunun borcunu ödüyorum bak biraz kilo almış” diyerek seviniyordu.

Rıza bulunduğumuz Paşabahçe'deki Reşadiye Bağlar Caddesindeki boş bulduğu yerlere ağaç ve çiçek dikiyor sadece mekanı değil sokağı  tertemiz tutuyordu.

Rızayı diğer insanlardan çok farklı kılan çalışkanlığı dürüstlüğü insan doğa çevre ve memleket sevgisiydi. Ona iş tarif etmek gerekmezdi. Okuma yazma bilmediği halde Mantı Keyfinde garson olmuş ama bozuk Özbekçesi ile müşteriyle anlaşma zorluğu çekmesine rağmen heyecanla çalışmaya devam ediyordu. Rıza Türkçeyi öğrenmekte zorluk çekiyordu ama idare ediyorduk. Rızayı seven ama anlaşmakta zorluk çeken müşterilere:

“-Rıza’dan iyi hizmet almak istiyorsanız sizde Özbekçe öğrenin biz öyle yapıyoruz” diyorduk.

Bir yıl çalıştıktan sonra Rıza Özbekistan'da köyünde çamur ve kilden evini yaptırmaya başlamıştı. Artık ineğini değil yapılmakta olan evini ve iki küçük oğlunun fotoğraflarını bize göstererek seviniyordu.

Özbek Rıza’nın amansız hastalıktan vefat eden Mukadder'den iki ay sonra birden bire böbreklerinden rahatsız olduğu ortaya çıktı. Böbrek rahatsızlığı ileri derecedeydi. Rızanın hastane ve yol masraflarını karşılayıp memleketine yolcu ettik. 

Onun adın bir yardım gecesi tertip ettik Karadeniz'in Kemençe Üstadı Yusuf Cemal Keskin sahne aldı mekanımızda  o gece toplanan tüm hasılatı kendisine verdik.

Rıza maalesef Özbekistan'daki yetersiz sağlık hizmetleri ve maddi imkansızlıklardan dolayı bir yıl geçmeden vefat etti. Allah rahmet eylesin mekanı cennet olsun inşallah.

Şimdi biz onu seven arkadaşları olarak gönülden elden ne koparsa yardım toplayarak ailesine yollamak istiyoruz.

1 Ekim 2020 Perşembe

Samsun'da İnsanlara İyilik İle Dokunan Serpil Uzun

İyi güzel ve doğru olan işlerin altını çizmek lazım. Yardım etmek takdir etmek lazım. Emekli Banka Müdürü Serpil Uzun iş hayatı sonrasında zamanının çoğunu kimsesiz hasta yoksul ve bakıma muhtaç çocuklara insanlara yardım ile geçiriyor. Kimsesiz çocuklar yararına kaktüs çiçeği yetiştirip satıyor. Faaliyetini sosyal medya hesaplarında "ÇOCUK-ÇİÇEK-YAŞAM" başlığı ile paylaşan Serpil Uzun pek çok haneye ve yüreğe dokunuyor.

Aslen Trabzon Köprübaşı'lı olan hemşehrim ve akrabam Serpil Uzunun örnek bir faaliyetini aşağıda paylaşıyorum.. Bu ve benzer güzelliklerin memleketimde artarak çoğalması dileklerimle.

Yakup Aksoy

1 Ekim 2020 Beykoz Istanbul.

Serpil Uzun facebook Profili 1 Ekım 2020 Samsun

Bir “MEKTUP” yazdım, okuyacak olanı “MELEK” oldu😔Hafizem; 29.09.2020 tarihinde, öğlen saatlerinde vefat ettin, dün sabah seni ebedi istirahatgahına uğurladık...Tanıştığımız gün, dün gibi...36 yaşındaydın, 13 yıldır amansız hastalıkla mücadele ediyordun...OMÜ’de seni en kalın dosyalı hasta olarak tanıyorlardı...19 yaşında beyin felçli Sefinenur, 17 yaşında engelli ve evin annesi Yağmur, 15 yaşında evin her şeyi Mustafa, 13 yaşında bilmiş Irmak... Dört kuzun var...Üç yılı aşkın bir süre, hemen her gün bir veya bir kaç kere telefonla ya da yüz yüze konuştuk ve dertleştik biz seninle...Moralin çok bozuk olduğunda arardın, sanırım ölüm aklına gelirdi de, bir teselli duymak isterdin...Ses tonundan anlardım, bir de bu zamanlarda “Abam, seninle konuşunca rahatlıyorum” derdin...Ben de, ne kadar pembe yalan varsa sıralardım, iyileşen hasta örneklerini abartarak anlatırdım, bir nevi kendimce terapi yapmaya çalışırdım sana...Konuştukça sesinin tonu ve rengi iyiye doğru giderdi Hafizem. Son 10 gün, çok ağırlaştın ve konuşamadık...Rızan dışında, 14 yaşında evlendirilmiştin, çocuk gelinmişsin...Senin için ne yapabilirim dediğimde; “... Abam, bir gelinlik giyebilsem ...” demiştin. Bunun üzerine,
25 Kasım 2017 tarihinde bir düğün organizasyonu yapmıştım...Kuaför, gelin alma, konvoy, kına gecesi, takı, yemek, düğün pastası, çocukların düğün kıyafeti dahil...
En az 100 kadar davetli bile vardı...Damat mı? O zamanlar 11-12 yaşlarında bir çocuk olan Mustafa..Düğünün, şimdiki düğünlerden bile güzel olmuştu değil mi? Üç yıldır, “Çocuk Çiçek Yaşam” Bahçemde/Seramda, boş zamanlarında Mustafa’mla birlikte çalışıyoruz...Kuş gibi her şeyi yuvanıza taşıyor Mustafam...Kendi küçük, yüreği çok büyük... Oğlumuza laf söyletmediğimde; madem öyle
“... Mustafa’yı sana vereyim Abam ...” derdin...Aslında ikimizde bilirdik, senin ömrünün Mustafa’mızı büyütmeye yetmeyeceğini ve benim onu himayeme alabileceğimi, ancak dillendiremezdik...Zira, tıp literatüründe belli bir yaşam süresi var denilmiş, gerçeği yansıtmasa da!...İki yıl önceydi, “... acaba Mustafa’mın askere gidişini görür müyüm?” demiştin...Yüreğim kan ağlasa da, “elbette” demiştim Hafizem...Belki çare olur diye, bir Alternatif Tıp Uzmanıyla da seni ziyaret ettik, senin ve Sefine’nin hastalığıyla ilgili olarak önerilerde ve tavsiyelerde bulundu, dediklerini bulmaya ve yapmaya çalıştık...O da çare olamadı...Mustafam iki yıl önce, çiçeklerle ilgilendiğimiz bir esnada “Serpil Teyze, sen de benim annem sayılırsın” dediğinde ne kadar çok sevinmiştim...Hafizem, sahi her gün öleceğini bilerek yıllarca nasıl yaşanır...Bu da sorulur mu dediğini duyar gibiyim...Biliyorum, dört çocuğun en büyük yaşama sebebindi...En çok Sefine’yi ve Yağmur’u düşünüyorum derdin...Geçen yıl Mart-Nisan aylarında, Sefine midesinden ameliyat olduğunda, 33 gün hastanede yattın onunla, oysa senin de bakıma ihtiyacın vardı...Analık, işte böyle bir şey...Merak etme kuzum, sen hastanelerde tek başına ağrılarını dindirip, tedavi olmak için uğraşırken, bu arada kuzuların da büyüdüler ve kendi başlarının çaresine bakmayı öğrendiler...Ben de elimden geldiğince ve dilim döndüğünce telefonla ve yüz yüze her türlü desteği vermeye çalıştım/çalışıyorum/çalışacağım çocuklarına... Örneğin; hava karardıktan sonra dışarı çıkmayın, eve kimseyi almayın, buzdolabında kahvaltılık ne var, ne yediniz, gelin yemeği alın, sağlıklı beslenin, canınız ne çekiyor, mesaj yazın, beni arayın, kavga etmeyin” gibi...Senin bu çocukların var ya, inan bana bu zamanda zor bulunur...İçinde bulundukları şartlar, onları çok erken büyüttü ve olgunlaştırdı...Ev işlerini ve kendi işlerini görmenin yanında, hasta ablalarının ses tonundan, ne istediğini anlıyorlar; makineyle mamasını ve suyunu veriyorlar, bezini değiştiriyorlar ve banyoya sokup yıkıyorlar biliyorsun...Sen hastanedeyken, akşamları çocukları aradığımda, Sefine’yle de görüntülü konuşuyorduk!...Ah o muhabbet dolu kelimesiz sesleri ve gülüşleri, o karşılıklı öpücüklerimiz, bu mutluluğun tarifi yapılabilir mi hiç... Sen gittikten sonra da gördüm ve konuştum çocuklarla, halaları ve babaları yanlarında, henüz acıları çok taze...Son dört aydır, bir gün evdeysen, bir gün acillerdeydin... Ya yalnızdın ya da Mustafa veya Irmak vardı yanında...Hiç bir ilaç ağrılarını dindirmiyordu...Abam, bir kere iyi olsam diyordun...Dört aydır yemeden içmeden kesilmiştin, telefon görüşmelerimiz öksürüklerin ve bulantılarından ötürü hep yarım kalıyordu...Her zaman, canın ne yemek istiyor diye sorar ve ısrar ederdim...Ben de yoksa, başkalarından bulur, buluşturur, yapar ve en iyisini yetiştirirdim sana...Benim kısırımı ve kuru fasulyemi çok beğenirdin, turşuyu ve balığı da çok severdin, ama çok az yiyebilirdin...Mustafa’mla, halası turşu yapsın diye kelem almıştık pazardan, son isteğindi ve yiyemedin...Bir ay kadar önce, “abam başbaşa Sinop’a gidelim” dedin...Şükür “Pandemi var, olmaz demedim de, olur gideriz” dedim...Tanıştığımızdan beri, fırsat buldukça kuzularınla vs çektiğim fotoğrafları/videoları ve satılsın diye yaptığın iğne oyalı eşarpları, kuzularına hatıra kalsın diye senden gizli, başkaları almış gibi, alıp sakladım, bilesin...Çok acı çektin, ağrıların dindi değil mi? Hafizem; Rabbim bana ömür ve sağlık verdiğince, kuzuların da ihtiyaçları olduğu, istedikleri ve fırsat verildiği sürece himayemdedir. Gözün hiç arkada kalmasın...Allah rahmet eylesin, nurlarda uyu, mekanın cennet bahçeleri olsun Meleğim😔😘
Sen, Melek Havva Abanoz, Şensoy Bayraktar Fatma ve 95 diğer kişi
76 Yorum
12 Paylaşım
Beğen
Yorum Yap
Paylaş

Yorumlar

Önceki yorumları gör

27 Eylül 2020 Pazar

Trabzon Köprübaşı'nda Bir Memleket Sevdalısı Göksal Purtuloğlu



Trabzon Gençlik ve Spor İl Müdürlüğü ve  Türkiye Atletizm Federasyon Başanlığınca  birlikte düzenlenlenen Ulaşım sigorta Köprübaşı Dağ Koşusu Milli Takım Seçmeleri Trabzon ilimiz Köprübaşı  ilçesinde yoğun katılım ile yapıldı 230 üzeri sporcu teknik ekip ve hocalar ile beraber yaklaşık 450 civarında sporseverin katılımı ile gerçekleşmiş oldu.  

Milli Takım seçmelerinin 3. Kez Köprübaşı'nda yapılması ile artık bundan sonrada geleneksel hale geldiğini söyleyebiliriz.

Tabii böylesi önemli bir faaliyetin Köprübaşı gibi yurdun ücra köşesinde yapılması tesadüf değil. Faaliyetin yapılmasında cansiperane çalışma yapan Göksal Purtuloğlu'nun onemli çabaları var.

BENİM TANIDIĞIM GÖKSAL PURTULOĞLU VE KÖPRÜBAŞI SEVDASI

Bu faaliyetin yapılmasında liderlik yapan organizasyonun her aşamasını takip edip eksiksiz yapılmasını saglayan Göksal Purtuloğlu yanında Köprübaşı Belediyesi ve Kaymakamlık olmak üzere pek çok gönüllü firma ve kişilerin katkıları saymakla bitmez katkı sağlayan tüm katılımcılara ulusal yerel ve gönüllü basın kuruluş ve kişilerine ve tabiiki de Köprübaşı'nın Sesi Eyüp Emin Erdoğana ve tüm gönüllülere teşekkür ederiz.

Şimdi ben bu yazıyı hazırlarken Göksal Başkanı bu derece ayrı tutmam ve anlatmamı yadırgayanlar olabilir. Ama ben biliyorumki bu faaliyetin Lokomotifi kendisidir..  O halde bu ve bunun gibi özel durumları özel insanları yazarak çizerek anlatmak alkışlamak lâzım ki bu sayılar artsın...

Hep birlikte daha güzel ve güçlü bir Köprübaşı ve memlekette hep birlikte yasamak birlikte güzellikler uretmek dileklerimle.

Yakup Aksoy

27 Eylül 2020 Beykoz Istanbul